Şehir Hastaneleri sağlıkta özelleşmenin yeni modeli

Şehir Hastaneleri sağlıkta özelleşmenin yeni modeli

Türk Sağlık Sen Şube Başkanı Ali Dağlıoğlu, yaptığı açıklamada Şehir Hastanelerinin sağlık hizmetleri açısından ne gibi sakıncalar doğuracağını anlattı.

Dağlıoğlu’nun açıklamasında devletin yüklenici firmalara vermiş olduğu yüzde 70’lik doluluk oranı ve Sağlık Bakanlığı’nın 25 yıl boyunca hastanelerde kiracı konumunda olacağı dikkat çekti. Dağlıoğlu, Şehir Hastanelerinin sağlıkta özelleşmenin yeni modeli olduğunu vurguladı.

Türk SağlıkSen Şube Başkanı Ali Dağlıoğlu, şehir hastanelerinin sağlıkta özelleşmenin yeni modeli olduklarının altını çizerek, şehir hastanelerinin çalışma sistemine ve içeriğine bakıldığında, Sağlık Bakanlığı’nın özel şirketlere 25 yıllığına kira garantisi de veren bir kiracı konumunda olduğunu ifade etti. “Siz şehir hastanesini işleten şirkete kira garantisi veriyorsunuz, ama o gelirin elde edilmesinde katkısı olan sağlık çalışanlarımıza bir garanti vermiyorsunuz” diyen Dağlıoğlu, döner sermayenin kirayı karşılayamadığı durumlarda çalışanlara ne olacağının bilinmediğini dile getirdi. Bakanlık tarafından şehir hastanelerindeki yatakların yüzde 70’inin dolu olacağı garantisi verildiğine vurgu yapan Dağlıoğlu, “Hasta sayısının en aza indirgenmesi için politikalar uygulanması gerekirken, ‘Hayır, biz planımızı hasta sayısını yüzde 70’in altına düşürmemek için yapıyoruz’ diyorlar. Bu konunun takdirini kamuoyuna bırakıyoruz” dedi.

Türk SağlıkSen Şube Başkanı Ali Dağlıoğlu, 2013 yılından beri yürütülmekte olan sağlıkta dönüşüm politikaları kapsamında hayata geçirilen şehir hastanelerinin, sağlıkta özelleşmenin yeni modeli olduğunu dile getirdi. Şehir hastanelerinin çalışma sistemine ve içeriğine bakıldığında, Sağlık Bakanlığı’nın kiracı konumunda olduğunu ifade eden Dağlıoğlu, “Yapılan sözleşme ile birlikte, iş havalesi yapılan şirketler, Sağlık Bakanlığı’nın tahsis etmiş olduğu arazilerde şehir hastanelerini kuruyor ve buraları, Sağlık Bakanlığı’na 25 yıllığına kiraya veriyor” diye konuştu. Şirketlerin şehir hastanelerini 25 yıllığına Sağlık Bakanlığı’na kiralamasıyla, Sağlık Bakanlığı ve devlet tarafından şirketlere kira garantisi verildiğini belirten Dağlıoğlu, kira bedelinin şehir hastanesinin döner sermayesinden karşılanacağını ve döner sermayenin yeterli olmadığı durumlarda da merkezi havuzdan ya da Sağlık Bakanlığı tarafından kiranın ödeneceğini dile getirdi.

ŞİRKETE KİRA GARANTİSİ VAR, ÇALIŞANA İŞ GARANTİSİ YOK

Şehir hastanelerinin döner sermayesini üreten ve o sermayeden pay alanların sağlık çalışanları olduğunu vurgulayan Dağlıoğlu, “Örneğin, şehir hastanesinde bir ayda elde edilen kar yalnızca kiraya yetse ya da kiraya bile yetemese, o konuda özveri göstererek emek veren sağlık çalışanları ne olacak? Bu durum, çalışma barışını ve verimliliği etkileyecek bir husustur” şeklinde konuştu. Dağlıoğlu, “Siz şehir hastanesini işleten şirkete kira garantisi veriyorsunuz, ama o gelirin elde edilmesinde katkısı olan sağlık çalışanlarımıza bir garanti vermiyorsunuz” dedi.

“YATAKLARIN YÜZDE 70’İNİN DOLU OLACAĞININ GARANTİSİ NASIL VERİLİYOR?”

Şehir hastanelerinde yüzde 70 doluluk garantisi verildiğinin altını çizen Dağlıoğlu, “Bakanlık, şehir hastanelerinin yatak kapasitesinin yüzde 70’inin dolu olacağının garantisi veriyor. Peki, hastanede yüzde 70 doluluk olmadığı zaman ne olacak? Yüzde 70 dolu olacak şekilde hastane finanse edilecek” diye konuştu.  Dağlıoğlu, “Sizin koruyucu sağlık hizmetlerini ön planda tutup, teşvik ederek ve zorunlu hale getirerek, hastalanma oranını düşürüp hasta sayısını minimize etmeyi planlamanız gerekirken, siz diyorsunuz ki, ‘Hayır, biz planımızı hasta sayısını yüzde 70’in altına düşürmemek için yapıyoruz.’ Bu konunun takdirini kamuoyuna bırakıyoruz” şeklinde konuştu.

1 ŞEHİR HASTANESİ MALİYETİYLE, 3 DEVLET HASTANESİ YAPILABİLİYOR

Türkiye’de yapılması planlanan 18 şehir hastanesinden 5’inin açıldığını, bir kısmının açılmak üzere olduğunu, diğer kısmının ise 2019 yılında faaliyete geçirileceğini belirten Dağlıoğlu, 18 şehir hastanesinin maliyetinin 10 milyar dolar olduğunu fakat şehir hastaneleri için 25 yıllığına sözleşme yapan şirketlere verilecek paranın ise 30 milyar dolar olduğunu vurguladı.  Dağlıoğlu, “Hesaplarımıza göre, şehir hastanelerinden elde edilecek 3 yıllık gelir ile hastanenin maliyeti karşılanabiliyor. Bizim burada merak ettiğimiz, bu maliyet 3 yıllık gelirle karşılanabiliyorsa, niçin bu şirketlere para veriliyor?” diye konuştu. İngiltere’deki şehir hastanesi örneklerini incelediklerini belirten Dağlıoğlu, incelemelerin sonuçlarında, 1 şehir hastanesinin maliyetiyle, 3 devlet hastanesi yapılabileceğini gördüklerine dikkat çekti.

ŞEHİRDEKİ YATAK SAYISI DEĞİŞMİYOR, VERİM AZALIYOR

“Biz, hastanelerin şehir hastaneleri yerine devlet hastanesi modelinde kalmalarından yanayız” diyen Dağlıoğlu,“Çünkü şehir hastaneleri yatak sayısı ve kapasite bazında bakıldığında gerçekten büyükler. 400 yataktan 3 bin yatağa kadar kapasiteleri var. Sözde büyüklüğe değil, verimliliğe baktığımız zaman ise, 200 yataktan daha az ve 600 yataktan daha fazla hastane modellerinin verimliliğinin az olduğunu görüyoruz. En verimli hastaneler 200 ila 600 yatak arası kapasitesi olan hastanelerdir” diye de ekledi. Şehir hastanelerinin tekelleşmenin önünü de açtıklarını vurgulayan Dağlıoğlu, “Eski hastaneleri kapatıp, yeni şehir hastaneleri açılıyor. Yatak sayısının arttırıldığı savunuluyor ama durumun aslı böyle değil. Şehir hastaneleriyle aslında yatak sayımız artmıyor. Çünkü kapatılan devlet hastaneleri olduğu için, o ildeki yatak sayısı hemen hemen aynı kalıyor” dedi.

Yatak kapasitesi fazla fakat ildeki tek hastane olarak faaliyete geçirilecek olan şehir hastanelerinin yerine, şehir hastanesinde yer alacak yatak kapasitesinin, il içerisinde yapılan farklı hastanelere bölünmesi durumunda verimin artacağını savunan Dağlıoğlu, “Şehir dışında tek bir büyük hastane modeli yerine, şehir içinde daha yaygın, vatandaşların daha rahat ulaşabilecekleri ve yapılan araştırmalarla daha verimli olduğu tespit edilmiş hastane modelleri bizler için daha uygundur” dedi.

“ŞEHİR HASTANELERİ KARI ARTTIRMAK İÇİN İSTİHDAMI AZALTABİLİR”

“Şehir hastanelerinde laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri gibi İleri teknoloji ve yüksek maliyet çalışmaları hizmet alımı ile yapılacak” diye konuşan Dağlıoğlu, “Bizler Türk SağlıkSen olarak iş güvencesini savunuyoruz. Çalışanlar kadrolu olmalı ki, özellikle 7/24 çalışılan sağlık sektöründe birikimli ve işinin ehli çalışanlar olsun. Eğer siz sağlık sektörünü hizmet alımıyla sözleşmeci kuruluşa verirseniz, bu kuruluş istihdamı nasıl yapacak? Bu hastanedeki çalışanlar sözleşmeli ya da taşeron statüde çalıştırılacağı için, sağlık çalışanlarının deneyim ve birikimleri nasıl olacak” diye konuştu. Dağlıoğlu, sağlık hizmetleri ve yatırım alanlarının piyasalaştırılmasını uygun bulmadıklarını dile getirerek, bu alanlarda çalışanların örgütlü, deneyimli, birikimli ve işinin ehli olmaları gerektiğinin altını çizdi. Zaman içerisinde şehir hastanelerini işleten şirketlerin kar oranlarını arttırmak adına istihdamda azaltmaya gidebileceklerini vurgulayan Dağlıoğlu, ileri teknoloji ve yüksek maliyet çalışmalarında hizmet alımı yönetiminin uygulanmaması gerektiğini öne sürdü.

“HASTA GÜVENLİĞİ ENDİŞESİ ARTABİLİR”

Dağlıoğlu, şehir hastanelerinin maliyetlerinin Bakanlığa fatura edileceğini belirterek, “Biz bu faturaların takip edilmesini, yapan kişiler ya da bu hizmeti sunanlar tarafından da suiistimale açık olmamasını umuyoruz” dedi. Şehir hastanelerini işleten şirketlerin hizmet sunduğu bir diğer alanın ise bilgi yönetim sistemleri olduğunu dile getiren Dağlıoğlu, “Biz, bilgi yönetim sistemlerinin işletiminin de yüklenici firmalar tarafından yapılmasının, zaman içerisinde endişeye yol açacağını düşünüyoruz” diye konuştu. Dağlıoğlu, devlet hastanelerinde hasta bilgi sisteminin güvenliğinin belirli bir düzen içerisinde yer aldığını fakat yeni bir oluşum olan, deneyim ve birikimi olmayan şehir hastanelerinde hasta bilgilerinin güvenliğinin hastaları endişeye sürükleyebileceğini ifade etti.

“KORUYUCU HİZMETLER BAZ ALINMALI”

Sağlık politikalarının koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici hizmetleri içermesi gerektiğinin altını çizen Dağlıoğlu, “Bu hizmetlerin sunulması için gerekli yatırım ve tıbbi cihaz, ilaç sektörü ve sağlık turizmi gibi konular kapsanmalı, yalnızca tedavi edici hizmetler baz alınmamalı” diye konuştu. Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kesilen hastane faturalarında büyük artış gözlemlendiğini vurgulayan Dağlıoğlu, “Önceliğimiz tedavi edici sağlık hizmetleri değil, koruyucu sağlık hizmetleri olmalı. Fakat SGK verilerine bakınca, tedavi edici sağlık hizmetlerinin ağırlık kazandığını açıkça görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

 

BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN