KAMU PERSONELİ DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirildi.
ÖNDER KAHVECİ: BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE KAMU GÖREVLİLERİ İÇİN ADIM ATILMALI
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirilen Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) Toplantısında memurlarımızın yaşadığı ekonomik, sosyal sorunları ve çözüm önerilerini bir kez daha masaya getirdik.
Genel Başkanımız Önder Kahveci KPDK Toplantısında;
* Ocak ayı memur ve emekli zam oranları yeniden revize edilmesi,
* Refah payı uygulamasının hayata geçirilmesi ve Memura yüzde 10 refah payı verilmesi,
* Bütçe görüşmelerinde kamu görevlileri ve emekliler için ilave tedbirler alınması,
* 1. Dereceye gelen kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesi,
* Yardımcı Hizmetlilerin bir defaya mahsus GİH’e alınması,
* 8 Bin 77 TL emekli aylığı hesabıma dahil edilmesi,
* Sözleşmeli personelin sorunları,
*Bayram ikramiyesi,
*Sendikalar kanunun değiştirilmesi,
* Mülakatın kaldırılması gibi bir çok başlığı masaya taşıyarak sorunların ve beklentilerin bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğine vurgu yaptı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda yapılan toplantıya, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Toplu Sözleşmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Türkeş Güney ile teknik heyetimizde katıldı.
BAKAN IŞIKHAN: SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “KPDK Toplantımız hayırlı olsun. Bu masadan sorunlara çözüm çıkması için gayret sarf ediyoruz. Karşılıklı diyaloğu önemsiyor ve çözüm noktasında birlikte hareket etmenin gerekliliğine inanıyoruz. Toplantımızın tekrar hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
KAHVECİ: KPDK TOPLANTILARINDAN ÇALIŞMA HAYATINA YÖNELİK SONUÇLAR ÇIKMALIDIR
Toplantının açılışında konuşan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanımız Önder Kahveci, Ocak ayı memur zammının yeniden gözden geçirilerek revize edilmesi ve memura yüzde 10 refah payı verilmesi gerektiğini vurguladı.
Genel Başkanımız Önder Kahveci ayrıca, 3600 ek gösterge, yardımcı hizmetliler, 8 bin 77 TL ilave ek ödemenin emekli aylığa hesabına dahil edilmesi, kadroya geçirilen sözleşmeli personelin nakil ve yer değiştirme haklarındaki sınırın kaldırılması, 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar arasındaki farklı uygulamaların giderilmesi, mülakat, bayram ikramiyesi, 4688 sayılı toplu sözleşme kanunu, istihdam biçimleri ve bir çok konuda görüşlerini paylaştı.
Genel Başkan Önder Kahveci Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısında;
BİRİNCİ DEREYE GELEN BÜTÜN KAMU GÖREVLİLERİNİN EK GÖSTERGE RAKAMLARI 3600 OLARAK BELİRLENMELİDİR
“3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanamayan başta şefler olmak üzere 1. dereceye gelmiş diğer tüm kamu çalışanlarının da kapsama dâhil edilmesi gerekmektedir.
Ek göstergesi 3600’e yükseltilen kadrolarda görev yaptıktan sonra ek göstergesi 3600’den aşağıda belirlenen araştırmacı gibi kadrolara atananlar açısından oluşan mağduriyetler giderilmelidir.
Din görevlisi, öğretmen, sağlık çalışanı ve polislerde olduğu gibi diğer 2 yıllık yüksekokul mezunlarının da 3600 ek gösterge uygulamasından faydalanması sağlanmalıdır.
Bu amaçla hazırladığımız kanun teklifimiz dikkate alınmalıdır”
GERÇEKLEŞEN ENFLASYON RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE OCAK AYI İÇİN MEMUR MAAŞ ZAMLARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ VE KAMU ÇALIŞANLARINA %10 REFAH PAYI VERİLMELİDİR
“Gerçekleşen enflasyon rakamlarına bakıldığında 2024 ve 2025 yılları için memur maaşlarına yapılması planlanan artışların enflasyonun oldukça altında kalacağı görülmektedir. Ekim ayı enflasyonu da geçtiğimiz aylarda olduğu gibi yüksek gelmiştir. Ekim’de enflasyon %3,43 oranında artarken yıllık enflasyon da %61,36 olarak belirlenmiştir. Haziran ayından bu yana 4 aylık sürede ise TÜFE %29,4 olmuştur.
Temmuz ayında memur maaşlarına enflasyon farkı hariç %6 zam yapılmıştır. Hal böyle olunca zammın yapıldığı ilk ayda aldıkları zammın fazlasını enflasyona kaptıran memurlarımızın maaşları ekim ayı itibarı ile %23,4 oranında erimiştir.
Yılsonu için önümüzde, özellikle okul ve ısınma giderlerinin bütçemizi zorlayacağı 2 aylık bir süreç daha varken maaşlardaki erimenin %23’ü aşması kamu çalışanları ve emekliler için zor günlerin şiddetlenerek süreceğini göstermektedir.
Özellikle TCMB’nin 2023 ve 2024 yıllarına ilişkin enflasyon beklentisini yukarı yönlü güncellemesi, önümüzdeki dönemde de yüksek enflasyonun devam edeceğinin işaretidir. Ne var ki, toplu sözleşme süreci sonunda kararlaştırılan maaş zamları, ilgili döneme ait enflasyon beklentilerinin dahi altında kaldı. Bu da kamu çalışanları ve emeklilerin maaşlarındaki erimenin kaçınılmaz olduğu anlamına gelmektedir.
Türkiye Kamu-Sen olarak daima kamu çalışanlarına ve emeklilerine piyasa gerçekleriyle örtüşen maaş zammı yapılması gerektiğini ifade etmekteyiz. Kamu görevlilerimizin alım gücünün yükseltilmesi için gerçek enflasyonun üzerinde bir artış yapılması ve buna ek olarak refah payı verilmesinin zorunlu olduğunu vurgulamaktayız. TÜİK’in açıkladığı rakamlar, Türkiye Kamu-Sen olarak ekonomik öngörülerimizin yerinde olduğunu ortaya koymaktadır. Buna bağlı olarak taleplerimizin de haklılığı ve sağlam temellere dayandığı görülmektedir.
Toplu sözleşme görüşmeleri kamu çalışanlarının beklentilerine çözüm üretememiştir. TBMM’de başlayacak olan bütçe görüşmeleri bu aşamada maaşlardaki erimenin durdurulabileceği tek mekanizma olarak kalmıştır. Bu süreç iyi değerlendirilmek zorundadır. Önemli olan maaşların hangi oranda yükseldiği değil alım gücünün hangi oranda arttığıdır.
Son yıllarda maaşlara yapılan oransal artışlar yüksek gibi görünse de gerçekleşen enflasyon, yapılan artışları aştığı için maaşlar sürekli erimekte, alım gücü sürekli düşmektedir. Bu bakımdan bu erimenin mutlak surette durdurulması gerekmektedir. Bunu sağlamanın tek yolu da kamu çalışanlarına refah payı verilmesinden geçmektedir.
Dolayısıyla gerçekleşen enflasyon ve TCMB’nin enflasyon beklentileri de dikkate alınarak memur maaşları güncellenmeli, uygun bir maaş zammının üzerine %10 refah payı verilmesi ile enflasyon farkının da ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması sağlanmalıdır”
YARDIMCI HİZMETLER SINIFINDAKİ PERSONEL BİR DEFAYA MAHSUS GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFINA ALINMALIDIR
“Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil personelin büyük çoğunluğu idari hizmetlerde, masa başı işlerde görevlendirilmektedir. Fiiliyatta zaten mevcut olan bu durumun yasal bir zemine taşınması, çalışma hayatında karşı karşıya kalınan bu hukuki ayrımcılığın giderilmesi amacıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfına dâhil olan personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesi sağlanmalıdır”
8 BİN 77 TL’LİK “İLAVE EK ÖDEME” EMEKLİ AYLIĞI HESABINA DAHİL EDİLMELİDİR
“14 Temmuz tarih ve 7456 sayılı Kanunla getirilen 8 bin TL’lik ilave ek ödeme uygulaması, büyük bir adaletsizlik yaratmıştır. Öyle ki, düzenlemede bu ödemeden herhangi bir kesinti yapılmayacağı öngörüldüğü için memurların yalnızca çalıştıkları dönemlerine esas bir tazminat olarak uygulanması, emekli olduklarında bu ödemenin emekli maaşı hesabına dahil edilmeyeceği söz konusudur. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamakta, memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir.
Yaşanan ekonomik gelişmeler ve memurların alım gücündeki erime dikkate alındığında; emekliliğe yansımayan ilave ek ödeme Anayasamızın ölçülülük, adalet ve kanun önünde eşitlik ilkelerine de aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bu nedenle ilave ek ödeme sisteminin değiştirilerek, yapılan 8 bin 77 TL’lik artışın memurların emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınması için gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması bir gerekliliktir”
KADROYA GEÇİRİLEN SÖZLEŞMELİ PERSONELİN NAKİL VE YER DEĞİŞTİRME HAKLARINDAKİ SÜRE SINIRI KALDIRILMALIDIR
“Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine ilişkin kanunda kadroya geçecek personelin 4 yılını dolduruncaya kadar nakil hakkından faydalanamayacağı hükme bağlanmıştır. İlgili kanuna göre kamu çalışanları öncelikle sözleşmeli statüde göreve başlayacak, 3 yılın ardından 657 sayılı Kanunun 4/A maddesi kapsamında kadroya geçirilecek, 1 yıl da bu statüde görev yaptıktan sonra yer değiştirme hakkından faydalanabilecektir.
Bu durum da aile birliğinin sağlanması konusunda var olan adaletsizliklerin devam etmesi anlamına gelmektedir. Anayasaya uygun olarak aile birliğinin sağlanması için sözleşmeli personelin kadroya geçtikleri tarih itibarıyla yer değiştirme hakkı başta olmak üzere kadrolu memurların bütün haklarından tam olarak faydalanması gerekmektedir”
5510 SAYILI KANUNLA 2008 ÖNCESİ VE SONRASINDA GÖREVE BAŞLAYANLAR ARASINDA ORTAYA ÇIKAN FARKLI UYGULAMALAR GİDERİLMELİ, KAMUDA SÖZLEŞMELİ PERSONEL OLARAK ÇALIŞMAYA BAŞLAYANLARIN EMEKLİLİK YÖNÜNDEN MEMURİYETE BAŞLANGIÇLARI İLK DEFA KAMUDA ÇALIŞMAYA BAŞLADIKLARI TARİH OLARAK KABUL EDİLMELİDİR
“5510 sayılı Kanunla birlikte kamu çalışanlarının hakları ikiye bölünmüştür. 1 Ekim 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar açısından emekli aylığı uygulaması büyük farklılıklar göstermektedir. Bu tarihten önce kamuda görev yapan memurların emekli aylığı bağlama oranları yüksek, emekli keseneğine tabi ödemeleri düşük iken 1 Ekim 2008 sonrasında göreve başlayanların emekli keseneğine tabi ödemeleri daha fazla ama aylık bağlama oranları daha düşüktür.
Her iki uygulamada avantaj ve dezavantajlar olsa da memur emeklilerinin maaşları ile çalışırken elde ettikleri kazanç arasında büyük bir uçurum ortaya çıkmaktadır. Öncelikle ortaya çıkan bu ikili yapı bir standarda bağlanmalı ardından da memurların görev aylıkları ile emekli aylıkları arasındaki fark makul ölçülere çekilmelidir.
Benzer bir sorun 1 Ekim 2008 öncesinde kamuda sözleşmeli pozisyonlarında istihdam edilmekteyken kadroya geçirilen personel için de söz konusudur. Anılan personelin derece ve kademe ilerlemesi kamuda ilk işe başladığı tarihe göre yapılmaktayken emeklilik hakları kadroya geçtikleri tarih baz alınarak belirlenmektedir. Bu da personelin emeklilik hakları bakımından olumsuz durumlara sebebiyet vermekte, emekli maaşları düşük hesaplanmaktadır. Bu nedenle kamuda 1 Ekim 2008’den önce çalışmaya başlayan ve daha sonra kadroya geçen sözleşmeli personelin memuriyete başlangıç tarihleri, emekli aylığı yönünden de kamuda çalışmaya başladıkları tarih olarak kabul edilmelidir”
KAMUDA İLK ATAMALARDA VE GÖREVDE YÜKSELME SINAVLARINDA UYGULANAN MÜLAKAT KALDIRILMALIDIR
“Kamuda mülakat uygulamasının subjektif bir özellik taşıdığı ve çeşitli adaletsizliklere yol açtığı bütün çevrelerce kabul edilen bir gerçektir. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere kamuda gerek ilk atamalarda gerekse görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat uygulamasının kaldırılması gerekmektedir”
DİĞER ÇALIŞAN VE EMEKLİLERDE OLDUĞU GİBİ KAMU GÖREVLİLERİNE DE “BAYRAM İKRAMİYESİ” VERİLMELİDİR
“Kamuda memurlar dışında tüm personele ve emeklilere bayram ikramiyesi ödenmektedir. Bu haktan faydalanamayan tek kesim memurlardır. Bu durum büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Her ne ad altında olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan tüm kamu çalışanlarına Ramazan ve Kurban bayramları öncesinde bayram ikramiyesi verilmelidir”
4688 SAYILI KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI VE TOPLU SÖZLEŞME KANUNU REVİZE EDİLEREK KATILIMCI VE SONUÇ ALICI BİR YAPIYA KAVUŞTURULMALIDIR
“4688 sayılı Kanun, toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır.
Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir. Takdir edilmelidir ki, farklı statülere ve farklı çalışma koşullarına sahip, 11 hizmet kolunda bulunan ve sayıları 4 milyona yaklaşan kamu çalışanının, 2 milyon dolayındaki emeklilerle birlikte 6 milyon kişinin sorununun 3 haftalık bir sürede tartışılıp çözülmesi oldukça zordur.
Bu nedenle genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin daha uygun olacağına, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak, en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve gerçek anlamda eşit temsile dayanan, ILO normlarına uygun bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir.
Yerel yönetimlerde çalışanlar için sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.
Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir. Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde açıkça görülmüş, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır. 4688 sayılı Kanuna göre gerek genel gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metindir.
Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen tek bir kişiye 3 milyon 750 bin kamu çalışanı, 2 milyon 450 bin emekli olmak üzere toplam 6 milyon 200 bin; aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon vatandaşımızın geleceği adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.
Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez.
Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır.
Bu amaçla; 4688 sayılı Kanun gereği toplu sözleşme görüşmesine katılmaya hak kazanan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir”
KAMU PERSONEL REJİMİNİN DÜZENLENEREK STATÜ HUKUKUNA BAĞLI, GÜVENCELİ VE KADROLU İSTİHDAMIN GÜÇLENDİRİLMESİ, İSTİHDAM BİÇİMLERİNİN SADELEŞTİRİLMESİ VE ÜCRET SİSTEMİNİN REVİZE EDİLMESİ SAĞLANMALIDIR
“Kamu personel rejiminin ana esasları belirleyen 657 sayılı Kanun 1965 yılında çıkarılmıştır. Bu yönüyle gelişen zamanda ortaya çıkan yeni kamu hizmeti anlayışına ayak uydurmak adına çok kez değişikliğe uğramış, yetersiz ve eksik kalan kısımları farklı mevzuatlarla tamamlanmaya çalışılmıştır.
Hal böyle olunca Türk kamu personel sistemi çok parçalı ve çok başlı bir yapıya dönmüştür. Kamuda liyakat ve ehliyet esaslı, güvenceli ve sade bir kamu personel sistemine ihtiyaç bulunmaktadır. Zamanın gereklerine uygun olarak kaldırılması gereken hizmet kolları ile yeni ihdas edilmesi gereken hizmet kollarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Mevcut haliyle ücret sistemi içinden çıkılamaz bir hal almış, yetersiz ödeme kalemleri ve sosyal yardım sistemi nedeniyle kamu personeli en düşük maaş alan kesim haline gelmiştir. Bu nedenle 657 sayılı Kanunun yeniden ele alınarak sade bir mevzuatla düzenlenmesi gereği hasıl olmuştur”
Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı sonrasında “Cumhuriyetimizin 100. Yılı ve 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü” dolayısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bahçesine bu anlamlı günlerin anısına ağaç dikildi.