8. DÖNEM TOPLU SÖZLEŞME TALEPLERİMİZİ AÇIKLADIK

8. DÖNEM TOPLU SÖZLEŞME TALEPLERİMİZİ AÇIKLADIK

8. Dönem Toplu Sözleşme öncesi Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizi basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladık.

Genel Başkanımız Önder Kahveci başta olmak üzere, sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz ve basın mensuplarının katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz toplantımızda;

* Geçmiş dönemlerde yaşanan kayıpların telafisi için tüm memur ve emeklilere 7500 TL seyyanen zam,

* 2026 yılının ilk altı aylık dilimi için %30; ikinci altı aylık dilimi için %20, Ayrıca ocak ayından itibaren verilen zammın üzerine %10 refah payı talep ediyoruz.

* 2027 yılı için ise ocak ve temmuz aylarında %20+%10 artış, yine ocak ayında yapılacak zammın üzerine %10 oranında refah payı,  

* Enflasyon farkının ise TÜFE’nin maaşlara yapılan oransal artışların üzerine çıktığı aydan itibaren ödenmesi,

Temel mali taleplerimiz;

* 2026 yılının tamamı için en düşük dereceli memur için refah payı dahil kümülatif %92,3; ortalama %88,6,

* 2027 yılının tamamında ise refah payı dahil tüm maaşlara %45,2 zam,

Mali taleplerimizin karşılanması durumunda;

* Bugün 44 bin 47 lira düzeyinde olan 15’in 1’indeki en düşük dereceli memur maaşı 2026 yılı sonunda 84 bin 704 liraya; 2027 yılı sonunda 122 bin 991 liraya;

* 53 bin 579 lira düzeyinde olan ortalama memur maaşı ise 2026’da 101 bin 60 liraya; 2027’de de 146 bin 740 liraya çıkacaktır.

* Önümüzdeki yıl için en düşük memur maaşına 40 bin 657 lira, ortalama memur maaşları için ise 47 bin 481 lira zam istedik. 

Ayrıca,

* Büyükşehirlerde görev yapan kamu çalışanlarına büyükşehir tazminatı,

* Evi olmayan ve kirada oturan kamu görevlilerine kira yardımı,

* Evlenecek kamu görevlilerine evlenme yardımı,

* Isınma yardımı,

* Yiyecek yardımı,

* Giyim yardımı,

* Çocuk bakım ödeneği,

Bayram ikramiyesi  gibi sosyal yardım ve destek ödemeleri ile kamu çalışanlarının mali ve özlük haklarının günün gereklerine ve insan onuruna yaraşır bir hayat seviyesine yükseltilmesi yönünde taleplerimiz bulunuyor.  

Genel Başkan Önder Kahveci basın toplantısında;

“Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2026 ve 2027 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Cuma günü başlayacaktır.

Geçmişte gerçekleştirilen yedi toplu sözleşme süreci ne yazık ki kamu görevlilerinin haklarında anlamlı iyileşmelere vesile olamamış, yetkili sendikaların altına imza attığı metinler beklentileri boşa çıkarmıştır. Dağ fare doğurmuş, umutlar ertelenmiştir.

Toplu sözleşme süreçleri, taleplerin yüzeysel biçimde dile getirildiği, müzakere yerine biçimsel istişarelerin yapıldığı verimsiz bir yapıya dönüşmüştür.

Ne süre yeterlidir ne yöntem sağlıklıdır.

2012 yılından bu yana bu sistemin değişmesi gerektiğini her fırsatta dile getiren Türkiye Kamu-Sen olarak, 33 yılı aşkın bilgi, birikim ve sahadan aldığımız güçlü verilerle, uzman ekibimizin yoğun emeğiyle 2026–2027 yıllarına ilişkin tüm taleplerimizi tespit ettik.

Teknik çalışmalarımız neticesinde 7 ana başlıkta, 76 konu altında toplam 429 taleple masaya oturmaya hazırız.

Toplu sözleşme sisteminin etkisizliği çözüm değil, yeni sorunlar üretmiş; her dönem bir öncekinin birikmiş yükünü artırmıştır.

Yetkili sendikaların sessizliği karşısında, kamu görevlilerinin maaş ve haklarına dair önemli düzenlemelerin toplu sözleşme dışında, keyfi biçimde yürürlüğe konulduğu hatta kaldırıldığı bir dönem yaşamaktayız.

Ek gösterge, ilave ek ödeme gibi kritik alanlardaki gelişmeler istişare dışı bırakılmış, kararlar masa dışında alınmış ve memurlar mağdur edilmiştir.

3600 ek gösterge birinci dereceye ulaşan tüm kamu görevlilerine uygulanmamış, maaş artışları yetersiz kalmış, ilave ek ödeme ise emeklilere yansıtılmamıştır.

Bu nedenle memur maaşı ile memur emeklisinin maaşı arasındaki bağ tamamen kopmuş, emekli maaşları asgari ücretin dahi altında kalmıştır.

Bu adaletsizlikler sonucunda çalışırken sosyal yardımlarla birlikte 50 bin TL maaş alan bir memurun emekli maaşı 22 bin 670 TL’ye kadar düşmüştür.

Bu, kamu vicdanını kanatan bir adaletsizliktir.

Ayrıca memur maaşları, son dönemde farklı çalışan kesimleriyle kıyaslanarak belirlenmeye başlanmıştır.

Oysa memurların tabi olduğu statü hukuku, keyfi kıyaslamalara kurban edilemeyecek kadar köklü ve anlamlıdır.

Bu durum memurların tabi olduğu statü hukukunun nitelik ve öneminin göz ardı edilmesine neden olmamalıdır.

Türkiye Kamu-Sen olarak kamu görevlilerine ilişkin olarak yapılacak her düzenlemenin sendikalarla istişare edilerek gerçekleştirilmesinin, memurların ve emeklilerin mali ve özlük haklarına ilişkin her kararın toplu sözleşme masasından çıkmasının ve toplu sözleşmenin özerkliği ilkesinin korunmasının zorunlu olduğunu ısrarla vurguluyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, kadim devlet geleneğimizin mirasını taşıyan köklü bir kamu yönetimine ve memur kültürüne sahiptir.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, ülkemizin dünyanın en ileri ve güçlü medeniyetleri arasında yer alması gayesiyle; Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla önemli bir sürecin eşiğindeyiz.

Devlet, temsilcisi olan memurunu güçlü kıldıkça büyür.

Bu bakış açısıyla, bu yılki toplu sözleşmenin kamu çalışanlarının sorunlarının çözüldüğü, umutlarının yeşerdiği bir dönüm noktası olmasını diliyoruz.

Bu çerçevede;

-          Liyakat ve ehliyet esaslı, güvenceli istihdama dayalı bir kamu personel sistemi,

-          Adil, sade ve kamu çalışanlarının insanca yaşamasına yetecek bir ücret sistemi,

-          Etkili, kamu çalışanlarının özel durumlarına uygun, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır bir sosyal yardım sistemi,

-          Çalışma hayatıyla dengeli, geleceği güvence altına alan bir sosyal güvenlik sistemi,

-          Farklı statü ve unvanlardaki personelin durumlarına özel düzenlemeler içeren ve dezavantajlı grupları koruyan bir yapı,

-          ILO normlarına uygun, katılımcı ve kapsayıcı bir sendika ve toplu pazarlık sistemi ve

-          Aile yılının gereği olarak ailenin korunduğu ve güçlendirildiği bir çalışma hayatı talep ediyoruz.

Buna göre belirlediğimiz taleplerin müzakere sürecinde en etkin biçimde takipçisi olacağız.

Türkiye Kamu-Sen olarak belirlediğimiz sorunların çözüm önerilerini de ayrıca Kamu İşveren tarafına sunacak ve toplu sözleşme görüşmelerinde gündeme taşıyacağız.

Her şeyden önce belirtmek isterim ki, 2019 yılının sonunda ortaya çıkan COVID-19 salgını, ardından gelen Rusya-Ukrayna Savaşı, sonrasında bu yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız tarihimizin en ağır deprem felaketi sonrasında yakın coğrafyamızda alevlenen çatışmaların ülkemize yansımaları, kamu görevlilerinin omuzlarındaki yükü daha da artırmıştır.

Yaşadığımız her türlü olumsuzlukta, doğal afetlerde mücadelenin baş aktörleri hiç kuşkusuz ki memurlarımız olmakta, her türlü hayati tehlikeye karşı hayatlarını ortaya koyarak kamu hizmetlerinin aksamadan sürdürülmesini sağlamaktadırlar.  

Kimi zaman vatandaşlarımızın evlerinden dışarı dahi çıkmadığı dönemlerde kimi zamansa evlerine dahi giremedikleri dönemlerde kamu hizmeti sunan tüm çalışanlarımıza bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, toplu sözleşmelerde haklarını en güçlü şekilde savunacağımızın bilinmesini istiyoruz.  

Gerek olağan gerekse olağanüstü şartlar altında, memurlarımız yaklaşık 800 bin kilometrekarelik alana sahip vatanımızın en ücra köşelerine kadar hizmet götüren yegâne çalışanlardır ve ülkemizin her noktası, büyük şehirler kadar gelişmiş imkânlara sahip değildir.

Birçok kamu kurum ve kuruluşunun özellikle taşra teşkilatlarında, elverişsiz çalışma ortamlarında, yetersiz araç gereç ve kısıtlı kaynaklarla, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için canını dişine takıp çalışan memurlar adeta unutulmuş durumdadır.

Özellikle yerel yönetimlerde maaşını alamayan, sigortası yatırılmayan personelin yaşadıkları kabul edilemez.

Biz toplu sözleşme görüşmelerini, bu kronikleşmiş sorunların çözüm zemini olarak görmekteyiz.

Ancak sistemin işleyişi bu haliyle çözüm değil, çözümsüzlük üretmektedir.

4688 sayılı Kanun, memurların özlük haklarıyla ilgili pek çok konuyu masa dışına atmakta, süreci yalnızca maaş pazarlığına indirgeyerek daraltmaktadır.

Genel ve hizmet kolu toplu sözleşmelerinin aynı zamanda yapılması tartışmaları verimsizleştirmektedir.

Takdir edilmelidir ki, yaklaşık 6,5 milyon memur ve emeklinin sorunlarının 3 haftada çözülmesi mümkün değildir.

Türkiye Kamu-Sen olarak genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin daha uygun olacağına, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz.

Her şeye rağmen biz üzerimize düşeni yapacak, kamu çalışanlarının hakkını azim ve kararlılıkla savunacağız.


 


Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en temel talebimiz, grev ve siyasete katılma hakkıyla desteklenmiş, ILO normlarına uygun gerçek bir toplu sözleşme sisteminin hayata geçirilmesidir.


 


Yerel yönetimlerde çalışanlar için sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.  


 


Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir.


 


6,5 milyon kişiyi ilgilendiren bir konuda karar hakkının tek bir kişiye bırakılması, demokratik ilkelere ve sendikal haklara aykırıdır.


 


4688 sayılı Kanuna göre gerek genel gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkilemektedir.  


 


Bu nedenle toplu sözleşmelerde geniş temsil temel amaç olmalıdır.


 


Büyük çoğunluğu kendi üyesi olmayan, 6,5 milyon çalışan ve emeklinin haklarını belirleyecek metni  kabul etmeye  ya da reddetmeye tek bir kişinin yetkili olması ve yaklaşık 25 milyon vatandaşımızın geleceği adına bağlayıcı karar alması, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.


 


Bir sendikaya üye olan kamu görevlileri adına toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir.


 


Böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez.


 


Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır.


 


Bu amaçla; masada bulunan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.


 


Ücret artışlarında hedeflenen enflasyon baz alınırken; vatandaşın pazarda karşılaştığı gerçek enflasyon görmezden gelinmektedir.


 


Bu kabul edilemez bir çelişkidir.


 


Yıllardır, temel tüketim maddelerinin fiyat artışları maaş artışlarını katbekat aşmaktadır.


 


Memur maaşları her yıl biraz daha erimektedir.


 


Orta vadeli programlara bakıldığında toplu sözleşme sistemine geçildiği 2012-2022 arasında hedeflenen enflasyonun %5, 2025 yılı için hedefin %17,5, Merkez Bankası beklentisinin %29,7 olduğu; 2026 hedefinin %9,7 ve 2027 yılı için ise %7 enflasyon hedeflendiği görülmektedir.


 


2012-2025 arasında hiçbir enflasyon hedefi tutmamıştır.


 


2026-2027 arasındaki hedeflerin de tutma ihtimali bulunmamaktadır.


 


Ama bu gerçeğe rağmen, memur ve emekli maaşlarına yapılacak artışlarda hep hedeflenen enflasyon temel alınmıştır.  


 


Bugüne kadar gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde enflasyon farkı hariç maaşlara yapılması kararlaştırılan artışlar gerçekleşen enflasyonun sürekli altında kalmıştır.  


 


Geçtiğimiz yıl TÜFE yüzde 44,38 olmuş, 2025 yılı haziran ayı itibarı ile de yıllık resmi enflasyon yüzde 35,05 olarak açıklanmıştır.  


 


Akaryakıta, bütün vergi ve harçlara, kiraya, gıda, ulaşım, eğitim başta olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam geldiği bu dönemde aylık enflasyonun artmaya devam edeceği görülmektedir.  


 


Dolayısıyla, orta vadeli programda belirlenen enflasyon hedeflerinin de yine tutmayacağı açıktır.


Öyleyse artık kamu çalışanlarının ve emeklilerimizin hedeflenen enflasyona endeksli maaş artışı girdabına mahkûm edilmemesi gerekmektedir.  


 


Kaldı ki, tarihinde ilk defa bu sene, memur ve memur emeklilerine hedeflenen %17,5 enflasyonun bile altında kümülatif %11,3 oranında zam yapılmıştır.


 


Her ne kadar dönem sonları itibarı ile maaşlara enflasyon farkı eklense de bu ödemenin geriye dönük olarak yaşanan kayıpları karşılamadığı, yalnızca anlık bir enflasyon düzeltmesi olduğu ve dönem içinde maaşların sürekli eridiği açıktır.


 


Maaşların döviz kuru karşısındaki durumu da ortadadır. 


 


2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 7’ye gerilemiştir.  


 


Ortalama 53 bin TL maaşla, yoksulluk sınırının 85 bin TL’yi aştığı bir ortamda memurlarımızın ailesini geçindirmesi beklenmektedir.


 


Üstelik vergi yükü de adaletsiz biçimde kamu çalışanlarının sırtına bindirilmiştir.


 


Bu yüzden diyoruz ki: Adil paylaşım, adil gelir dağılımı şarttır.


 


Amacımız, kamu çalışanlarının insanca yaşayabileceği bir gelir düzeyine ulaşmasıdır.


 


Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizin tamamını bilimsel ve ekonomik temellere dayandırıyoruz.


 


Bugüne kadar dayanağı olmayan, toplumsal geçerliliği bulunmayan hiçbir talebi toplumumuzun gündemine taşımadık.


 


2023 yılında sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi sağlandı.


 


Ama bu konuda da bazı aksaklıklar bulunuyor.


 


·         Kadro kapsamı dışında kalan PTT'deki İHS'li personel, fahri Kur’an kursu öğreticileri ile vekil memurlar da kadroya geçirilmelidir.    


 


·         Daha önce 4/C’li iken 4/B’ye geçen ardından da kadroya geçirilen personelin eğitim durumları itibarı ile hak ettikleri unvanlara geçmelerine olanak sağlayacak düzenleme yapılmalıdır. 


 


·         3+1 sözleşmeli statü kaldırılmalı, tüm kamu görevlileri kadrolu ve güvenceli biçimde istihdam edilmelidir.


 


Üniversite mezunu işçilerin de talepleri halinde memur kadrolarına atanmaları sağlanarak kamuda istikrarlı ve sürdürülebilir bir istihdam rejimi oluşturulmalıdır.

 


Memurlarımızın yüzlerinin gülmesini, Cumhuriyetimiz bilhassa kimsesizlerin kimsesidir ilkesiyle bütün çalışanlarımızın kendileri ve ailelerine yetecek düzeyde bir maaşa kavuşturulmasını arzu ediyoruz.


 


Geçmişte yaşanan kayıpların telafisi elzemdir.


 


·         2025 yılı %11,3’lük maaş zammı, %17,5’lik enflasyon hedefinin 6 puan altındadır. %4’lük büyüme beklentisi de eklendiğinde, Ocak 2026 itibarıyla memur ve emekli maaşlarına 7.500 TL telafi zammı yapılmalıdır.


 


2026 yılının ilk altı aylık dilimi için %30; ikinci altı aylık dilimi için %20,

 


Ayrıca ocak ayından itibaren verilen zammın üzerine %10 refah payı talep ediyoruz.

 


2027 yılı için ise ocak ve temmuz aylarında %20+%10 artış, yine ocak ayında yapılacak zammın üzerine %10 oranında refah payı talep ediyoruz.

 


Enflasyon farkının ise TÜFE’nin maaşlara yapılan oransal artışların üzerine çıktığı aydan itibaren ödenmesini istiyoruz.

 


Temel mali taleplerimiz;


 


·           2026 yılının tamamı için en düşük dereceli memur için refah payı dahil kümülatif %92,3; ortalama %88,6,


 


·           2027 yılının tamamında ise refah payı dahil tüm maaşlara %45,2 zam olarak özetlenebilir.   


 


Mali taleplerimizin karşılanması durumunda;


 


·           Bugün 44 bin 47 lira düzeyinde olan 15’in 1’indeki en düşük dereceli memur maaşı 2026 yılı sonunda 84 bin 704 liraya; 2027 yılı sonunda 122 bin 991 liraya;


 


·           53 bin 579 lira düzeyinde olan ortalama memur maaşı ise 2026’da 101 bin 60 liraya; 2027’de de 146 bin 740 liraya çıkacaktır.


 


·           Önümüzdeki yıl için en düşük memur maaşına 40 bin 657 lira, ortalama memur maaşları için ise 47 bin 481 lira zam istiyoruz. 


 


Ayrıca;


 


•        2023’te getirilen ilave ek ödeme emekli maaşlarına da yansıtılmalı,


 


Verilen sözlere uygun olarak 1. dereceye gelen bütün kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmelidir diyoruz.

 


Son yıllarda özellikle büyükşehirler ve sahil bölgelerinde kiralar, kamu çalışanlarının belini bükmüş, pek çok şehirde kiralar memur maaşlarını geçmiştir. Bu durumda kamu kurumları bu bölgelerde görev yaptıracak personel bulmakta zorlanmaktadır. Türkiye Kamu-Sen olarak “lojmandan faydalanmayan ve kirada oturan tüm kamu çalışanlarına aylık 20 bin lira kira yardımı yapılsın, büyükşehirlerde çalışan memurlara ayrıca 6 bin TL büyükşehir tazminatı ödensin” diyoruz. 

 


Kira yardımına ek olarak başta aile yardımı ve çocuk parası olmak üzere tüm sosyal yardım ve ödemelerin yükseltilmesini; tüm kamu görevlilerine giyim, kira, evlenme, ulaşım, ısınma, yemek, doğum, ölüm ve eğitim yardımı ödenmesini, sosyal devlet ilkesinin gerçek anlamda hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

 


Çalışanların gelir vergisi oranı %15’te sabitlensin” diyoruz.

 


Yılda iki kez tüm kamu görevlilerine “Bayram İkramiyesi” ödenmesini istiyoruz.

 


Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, fazla mesai, ikramiye gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.

 


Yardımcı Hizmetler sınıfındaki personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesini; Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan memurlara eğitim durumlarına göre yükselebilecekleri derecelerin kadrosunun verilmesini talep ediyoruz. 

 


Aile kutsaldır. Aile Yılı’nın gereklerine uygun biçimde aile birliği sağlansın, evlilikler teşvik edilsin, doğurganlığı artıracak destekler verilsin, eş durumu, sağlık ve öğrenim özrü önündeki engeller kaldırılsın istiyoruz.

 


·         Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları düzenli hale getirilmeli, sözlü sınav kaldırılarak yazılı sınav esas alınmalıdır diyoruz.


 


·         Sağlık kurum ve kuruluşlarında ödenen farklı maaş unsurlarından dolayı her ay değişik tutarlarda ücret alan sağlık çalışanlarının sorununun çözümü ve standart bir maaş alması için tek kalem maaş uygulamasına geçilmesini talep ediyoruz.


 


Özel hizmet tazminatında yaşanan adaletsizliklerin giderilmesini, özel hizmet tazminat oranlarının unvan bazında eşitlenerek tüm memurlar için yükseltilmesini istiyoruz.    

 


Ek ödeme sorunlarının çözülmesini,

 


Şef, mühendis, avukat gibi unvanlarda özlük haklarının düzenlenmesini,

 


Merkez-taşra uzmanı ayrımının kaldırılmasını,

 


Zorunlu rotasyon yerine mahrumiyet yeri ve afet bölgelerine özel ödemeler yapılmasını talep ediyoruz.

 


Fazla mesai ücretinin çalışanın normal çalışması karşılığında aldığı saat başı ücretten az olmayacak şekilde artırılmasını istiyoruz.

 


“Ek ders ve nöbet ücretleri artırılmalı” diyoruz.

 


Geçtiğimiz dönemlerde karar altına alınan konular ilerletilerek sürdürülsün istiyoruz.

 


Bunun yanında;


 


399 sayılı KHK’ya tabi olarak çalışan personelin ek ödeme, kurum değişikliği, nakil, vergi adaletsizliği gibi sorunlarının çözülmesi,

                                                          


Askeri işyerleri ile Emniyet teşkilatında çalışan sivil memurlar ile koruma ve güvenlik personelinin sorunlarının çözülmesi,

 


Tüm kamu görevlilerinin işçilerde olduğu gibi yemeklerden ücretsiz yararlanması ve yemek hizmeti sunulmayan işyerlerinde yemek ücretinin nakit olarak ödenmesi,

 


Vatani görevini yapmak üzere ya da doğum yapması nedeniyle ücretsiz izne ayrılan kamu görevlilerinin sosyal güvenlik primlerinin kurumları tarafından yatırılmaya devam etmesi, söz konusu personele izinleri süresince maaşlarının belli oranında destek ödemesi yapılması,

 


Bayramlarda ve hafta sonlarında tatil yapamayan kamu çalışanlarının çalışma şartlarının yeniden gözden geçirilmesi,

 


Fiili hizmet zamlarının yeniden belirlenmesi,

 


Mobbing uygulamasına maruz kalan personelin korunmasına yönelik yasal düzenleme yapılması,

 


Sosyal güvenlik sisteminin tam bir koruma sağlayacak şekilde düzenlenmesi ve katılım paylarının azaltılması,

 


Engelli personelin daha kolay hizmet üretebilmeleri ve çalışma hayatında kendilerine yeterince yer bulabilmeleri için her türlü pozitif ayrımcılık yapılması,

 


Kadın çalışanlarımızın sorunlarının çözülmesi,

 


Emekli maaşlarının yükseltilmesi, emeklilere de aile yardımı ve çocuk parası gibi sosyal yardım verilmesi gibi birçok talebi de toplu sözleşme masasına taşıyacağız.

 


Bu taleplere ek olarak sendikalarımız da hizmet kolları itibarı ile kamu görevlilerinin birikmiş bütün sorunlarını çözecek önerilerini hazırladılar.  


 


Bu yıl ilk defa sendikamız Türk Kültür Sanat-Sen, yetkiyi alarak hizmet kolunda kamu görevlilerini temsil etme hakkı kazanmıştır.


 


Türk Kültür Sanat-Sen’i bu başarısından dolayı kutluyor, toplu sözleşme görüşmelerinde farkını ortaya koyacağına yürekten inanıyorum.


 


Burada özetlediğimiz taleplerimiz; bilimsel verilere, ekonomik gerçeklere, adalet ve hakkaniyete dayanmaktadır.


 


Ekonomik tercihler adil paylaşımdan yana kullanılırsa bu taleplerin tamamı karşılanabilir.


 


Biz Türkiye Kamu-Sen olarak hiçbir masa başı oyununa boyun eğmeyecek, kamu çalışanlarının haklarını kararlılıkla savunacağız.


 


Yetkili sendikaların basiretsizliğini ve iş bilmezliğini telafi etmeye, etkili bir toplu sözleşme süreci yürütmeye hazırız.


 


Türkiye Kamu-Sen, birikimiyle, tecrübesiyle, gücüyle masadadır!


 


Memur mutlu olursa Türkiye de mutlu olur.


 


Bu mücadele sadece memurların değil, Türkiye’nin geleceğinin mücadelesidir.


 


600 bin üyemizin desteğiyle, kamu görevlilerimizin haklarını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.


 


Gayemiz: Liyakatli, adil, huzurlu ve müreffeh bir kamu düzenidir. 


 



8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin, tüm kamu çalışanları adına hayırlara vesile olmasını diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum” diyerek sözlerini noktaladı. 


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN